Şakasız

  • 14.11.2011 00:00

 

gelmektir.
 
Savaş bir gün biter ama bu baştan aşağıya cılk yara kesmiş, “dostça dokunduğunda” bile acıdan iki
büklüm hale gelerek çığlıklar atan kimlikler ve kişilikler kolayından iyileşmez.
 
Kendine, kimliğine, kişiliğine, toplumuna duyduğun bu korkunç güvensizlik, kendinden, kimliğinden,
inancından emin olamamak, bu alay edilme korkusu, ruhunun her zerresine kadar hastalanmış bir
toplumun işaretidir.
 
Eskiden burası ilkel ve sevimli bir topluluktu.
 
Sevimliliğini kaybetti.
 
Sadece ilkelliği kaldı.
 
Bizim çocuklar “twitter”da yazılanları anlattıklarında “bir delinin hatıra defterinden” parçalar
okuyorlarmış gibi geliyor bana.
 
O nasıl bir nefret, o nasıl bir düşmanlık.
 
O nasıl bir zavallılık.
 
Düşmanlığı bile böylesine pespayeleştirebilmek için insanın kendisine hiç saygısı kalmaması gerekiyor
herhalde.
 
Yok olması, varlığını ve ruhunu kaybetmiş bedenini yalnızca “nefretle ve düşmanlıkla” doldurması
gerekiyor.
 
Bu toplumun insanları o hale geldi ki bir “düşmanları” olmasa sanki “sen kimsin” sorusuna cevap
veremeyecekler, bir Türk sadece “kimlere düşman olduğunu” sıralayarak anlatabiliyor kimliğini,
bir Kürt de öyle, bir Sünni de, bir Alevi de öyle.
 
Şöyle ağız dolusu “ben” diyebilmek, kendisiyle övünebilmek için çılgınca bir arzu duyan bu insanlar,
bir türlü “ben” diyemedikleri, “ben” dediklerinde bu sözcüğe zihinlerinde anlamlı bir karşılık
bulamadıkları için “biz” sözcüğünün içine süzülüp, oraya bir midye gibi yapışmaya uğraşıyorlar.
 
Yapıştıkları yere ne kadar sahici duygularla tutunduklarından emin olmadıklarından her
an“kopacakları”, tutundukları yere “ihanet edecekleri” korkusuyla yaşıyorlar.
 
Bu korku zaten onları şakalar karşısında bu kadar dayanaksız, bu kadar kırılgan, bu kadar alıngan
yapıyor.
 
Sürekli “biz”le övünüyorlar.
 
Bir Türk sürekli Türklüğü, bir Kürt sürekli Kürtlüğü anlatıyor.
 
İşin en acınası yanı da ortada anlatacak, övünecek çok fazla bir şey bulunmaması.
 
Bu yüzden de “kimliklerine” insanoğlunun en barbar özelliklerini giydirip, o özellikleri yüceltiyorlar,
akılları fikirleri “öbüründen daha fazla adam öldürmekte”, öbüründen daha vahşi olmakta,
öbüründen daha acımasız davranabilmekte.
 
İçine girdikleri “biz” herkesi yensin istiyorlar.
 
Yensin.
 
Büyük buluşlar yapmak, unutulmaz sanat eserleri vermek, uzayı keşfetmek, nano teknolojiye
katkılarda bulunmak ilgilendirmiyor onları, sadece “yenmek” istiyorlar, yenmek ve bir zaferin
üstünde King Kong gibi göğüslerine vurarak naralar atmak.
 
Birbirine düşman bunca insan öylesine ortak bir “yenilmişlik” duygusuyla yaralanmış ki bütün
dünyayı kılıçtan geçirseler gene de o yaraları kapanmayacak sanki.
 
Böylesine saldırgan olan, bir afyon tutkunu gibi sürekli olarak ölüm kokusunu içine çeken, öldürmeden
yatışmayan, öldürmekle övünen bu kalabalıkların aynı zamanda böylesine çıtkırıldım olması, en küçük
bir şakaya bile dayanamayacak zayıf bir bünyeleri bulunması, bu acıklı çelişki, barbarlığın en ürkütücü
hali sanırım.
 
Kendilerine inanmadıkları gibi, içine girdikleri kimliklere de inanmıyorlar çünkü.
 
Mütemadiyen o “kimliğin” gücünü kanıtlamak istiyorlar, bildikleri tek “güç” ölçüsü ise daha fazla
 
öldürmek, onun için öldürmekle övünüyor, en küçük bir şakada da yerle yeksan oluyorlar.
 
Şaka, nükte, takılma, hergelelik aslında yabancımız değil, en zor zamanlarında bile dalga geçebilen
bir toplumdu burası, Nasreddin Hocaları, İncili Çavuşları, Bektaşileri vardı, Türklükle de, Kürtlükle
de, dindarlıkla da oynaşabilirlerdi, şeriatın en koyu zamanında “sen şu Allah’a yok diyeceksin
ama bir türlü diyemiyorsun” diyen Bektaşi fıkralarına gülerlerdi, kendilerinden ve inançlarından
emindiler, gerçek inançların öyle bir şakada, bir gülüşte yıkılmayacağını bilirlerdi.
 
Dünyayla kapıştılar dik durdular da, birbirlerini öldürmeye başlayınca bütün güvenlerini kaybettiler.
 
Bir toplumun “sağlık” belirtisi şakacılığıdır bence.
 
Şaka yapamayacağın konular arttıkça hastalığın ve zebunluğun da artar.
 
Öldürmek iyileştirmez bu hastalığı, nefret, küfür, öfke iyileştirmez.
 
Şaka yapabilmek, şakaya gülebilmek, her konuyu, en kutsal inançları bile şakanın içine çekebilecek
kadar güvenli olmak iyileştirir.
 
Ama o gücü ve güveni bulmak, öldürmek kadar kolay değil.
 
O güveni bulabilmek için bir silahtan fazlası gerekiyor.
 
En azından şakayı yeniden keşfetmek gerekiyor.
 
ahmetaltan111@gmail.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums