Geleneğe nasıl dokunabiliriz?

  • 18.06.2012 00:00

 Belediyelerin sadece altyapı hizmetlerine yoğunlaşması gerektiğine dair "Muhafazakâr" fikirlerimi yavaş yavaş tâdil ediyorum. On milyonu çoktan geçmiş nüfusuyla İstanbul'un ilçe belediyeleri, şehir kültürü birikimini yeniden mayalandırıyor, yoğuruyor ve pişiriyor; entelektüel tâbirle nüfusu konsolide ediyor; ana bütüne ilâve ediyor.

 

Toplumla içiçe yaşayan ve belirli aralıklarla hesap vermek durumundaki belediyelerin fonksiyonunu, meselâ, merkezi bürokrasi ile ifâ etmek neredeyse imkânsız. Geçen hafta önce Sancaktepe, ardından Küçükçekmece Belediyesi'nin kültür faaliyetlerine katıldıktan sonra bu fikrim iyice pekişti.

Küçükçekmece Belediyesi ile Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi işbirliğine girerek, yaşayan en önemli hikâye yazarımız Mustafa Kutlu hakkında "Aynanın Sırrı" adıyla ilmî bir sempozyum tertipledi. Bildirilerin yer aldığı kitabın tanıtımı için yapılan toplantıdan sonra Yenikapı Mevlevihanesi'nde icrâ edilen âyin-i şerifi takib eden şanslılar arasındaydık. Ömer Tuğrul İnançer'in kemâl-i vukuf, erkân ve ciddiyetle yönettiği merasimde 300. Vuslat sene-i devriyesini idrak ettiğimiz büyük bestekârımız Itrî'nin Segâh âyini icra edildi. Ömrümde ilk defa bizzat bir Mevlevi ayini icrâsına şahid oldum; pek lezzet aldım. Akledenlerden, vesile olanlardan (Teşekkürler Ersan Ulusan kardeşim), icrâ edenlerden Allah razı olsun.

Âyinden önce Mevlevîhâne'nin bahçesinde Prof. Dr. İsmail Kara ile karşılaştık, muhabbet tâzeledik. Gerek Şeyh'ül Muharrîrinimiz Mustafa Kutlu ve gerek İsmail Kara, ayrıca medhe ve medhin tafsiline rıza göstermeyen tevâzu erbâbından oldukları için bu faslı imâ ile geçiyorum. İsmail Kara, yıllardan beri modernleşme devrinin dinî hayatına dair muhalled eserler kaleme alıyor, derlemeler ve yayın faaliyetinde bulunuyor. Yazdıklarına "Muhalled", yani "Daimi, sürekli, bâkî kalacak" sıfatı vermekliğimiz sıradan bir iltifat ifâdesi sayılmasın; üç ciltlik "Türkiye'de İslâmcılık Düşüncesi" isimli eseri bile, tek başına bir fikir ve ilim adamına zekât nisâbı teşkil edecek kadar kıymetdar bir çalışma iken onun hâlâ din kültürü ve tarihi boyutunda birbirinden titiz çalışmalar içinde olması, doğrusu gıbta edilecek bir haslet. Meselâ geçenlerde Dergâh Yayınevi'nin Rize Kitapları dizisinin 4. yayını olarak neşredilen Rize Defteri, şehir kültürü yayınlarına meraklı birisi sıfatıyla beni tam mânâsıyla mest etti. Yılda bir yayınlanacak özel ve kapsamlı bir dergi tarzında tanzim edilen Rize Defteri'nde, Rize Bibliyografyası'ndan sözlü tarih araştırmalarına, dikkat çekici monografik makalelerden mahalli sanat ve hırfetlere, dilbilimi etüdlerinden röportajlara kadar çok zengin bir münderecât mevcut. Baskı kalitesi ve fotoğraf yayınlarına gösterilen itina, emsâli yayınlara nümûne teşkil edecek derecede nefis. Kitabı, daha doğrusu "defter"i büyük bir iştah ile elden geçirirken bir ara Rizeli olmadığıma hayıflandım desem yeridir. Rizeliler, bu defterin nasıl bir nimet olduğunu biliyorsunuz değil mi? Üstelik bu daha birincisi ise, ardı da gelecek demektir. İsimlerini tek tek zikredemediğim yayın kurulundaki Rizeli hemşehrileriniz de nimettir; kadri bilinsin; nice vilâyetimizde bu kadar erbâb-ı kalemi bir araya getirmek mümkün olmuyor çünkü.

Muhafazakâr sanatın esasları hakkında bıdı bıdı yapacağımıza, oturup ipek böcekleri gibi sessizce kozamızı örmek, malzemeye hâkim olmak, malzemenin diline, rûhuna âgâh olmak daha doğru. Gelenek meselesinde bir ara o kadar acele ettik ki, geleneği bilmeden ona âşık olan ve derûnunu bilmeden ona sahip çıkan kuşaklar zuhur etti!

Geçen haftanın en önemli kültür hâdiselerinden biri de şuydu: Osmanlı-Türk el nakışları konusunda yaşayan en büyük hoca ve otorite Mutia Türkmenoğlu Hanımefendi'nin yetiştirdiği öğrencilerinin emekleri, Üsküdar'da Bağlarbaşı Kültür Merkezi'nde sergilendi: "Neler seyreyledi bîdâr olanlar!" Çoğu torun sahibi onca hanımın göz nuru eserleri, bize çok önemli bir nükteyi hatırlatıyordu: Emek sarfetmeden geleneğe yaklaşmak ve anlamak mümkün değildir. Şöyle tafsil edeyim; sergideki eserlerden her biri, Topkapı Müzesi vitrinlerinde görseniz yadırgamayacağınız türden mükemmellikte idi.

Başlıktaki sorunun cevabı iki kelime: "Emek vererek!"

 

t.alkan@zaman.com.tr  
http://twitter.com/ahmetturanalkan  
 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Resmi İlanlar

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums