- 22.12.2013 00:00
Önce kelimeyi tartalım: Fransızcadan dilimize geçmiş bir kelime “atelier”; Türkçe okunuşunda ihtilâf var; bazılarımız için “atelye”, diğer bir kısmımız için daha ecnebî bir telâffuzla “atölye”. Arama motorunun istatistiğine güvenmek lazımsa “atölye” imlâsının daha yaygın (peki, doğru mu?) olduğu anlaşılıyor. İngilizcesi, artık çaktırmadan dilimize girmiş bulunan “workshop”; “stüdyo” karşılığı da var, muradımız o değil.
*
Babamın çalıştığı yere bizim evde atelye denirdi kısaca; yani TCDD Fabrikası. Alçakgönüllü bir işlik değil elbette, belki Türkiye’nin en önemli ağır sanayi işletmelerinden birisi; 40’lı yılların başında faaliyete geçen bu fabrika, Cumhuriyet’in iftihar ettiği eserlerdendir. Vagon ve yedek parçaları üzerine imâlâta başlayan fabrika, 1961’de “Bozkurt” adlı bir buharlı lokomotif yapmayı da başarmıştı. Bozkurt’un ikiz kardeşi “Karakurt” ise eşzamanlı olarak Eskişehir fabrikasında üretildi.
Ne var ki dizel lokomotiflerin saltanat zamanıydı; hayli gecikmiş bir proje olarak Bozkurt, tam 25 sene demiryollarında ahlaya puflaya koşturduktan sonra bugün, üretildiği fabrikanın bahçesinde biraz kahır, biraz da gururla benim gibi hatıra fotoğrafı çektirmeye meraklı takımına poz arkadaşlığı yapıyor.
Yorum Yap